Eyvah! Muntasır öldü Sara ne olacak

* Anadolu Ajansı’nın, Filistin’deki özellikle de büyük bir katliam yaşanan Gazze’deki ekibinden bahseder misiniz?

Filistin’de üç ofisimiz var. Biri Kudüs’te, biri işgal altındaki Batı Şeria’nın Ramallah kentinde, biri de Gazze’de. Uzun süredir bölgede en öne çıkan ajans oldu diyebilirim. Özellikle de bu son Gazze savaşında en iyisi AA’ydı. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Mesela Doğu Kudüs’te cuma günü saldırıya uğrayan foto muhabiri arkadaşımız Mustafa Haruf, savaşın ilk günlerinde İsrail’in obüslerde kullanacağı mermileri çekmişti. O fotoğraftaki seri numaralarından bombaların fosfor bombası olduğu ortaya çıktı. Fotoğraf Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne delil olarak sunuldu.

* O fotoğrafın hikayesini anlatabilir misiniz? Haruf o fotoğrafı nasıl çekti?

Gazze sınırında… Mermiler obüslerin yanına dizilmişti. Girmesi zor bir yerdi ama oraya varan ilk bizdik. Belki de çatışmanın telaşıyla İsrail askerleri bir şey demedi o esnada… Ve şu an tarihe geçti. UCM’ye delil oldu.

İSRAİL, TÜRK-ALMAN BAKMIYOR

* Ve İsrail polisi cuma günü (15 Aralık) Doğu Kudüs’te Haruf’a saldırdı…

Görüntülerden anlaşılıyor ki polis sebepsiz yere saldırıp darp ediyor. Elbette asıl tehlikede olanlar Gazze’deki gazeteciler. AA kameramanı Muntasır es-Savvaf öldürüldü. Kameramanımız Muhammed el-Alul 4 çocuğunu ve 3 kardeşini kaybetti, foto muhabirimiz Ali Jadallah’ın birçok yakını öldü. Bütün bu acılara rağmen özveriyle çalışmaya fotoğraf ve video çekmeye, doğru bilgiyi uluslararası kamuoyuna aktarmaya devam ediyorlar.

* Haruf’un öldüresiye dövülmesinin çektiği fotoğrafla ilgili olduğunu düşünüyor musunuz?

Orada sizin o fotoğrafı çektiğinizi bilmiyorlar. Türk yayın kuruluşu adına çalıştığınızı da… Basına karşı tutumları bu şekilde. İsrail, Türk ya da Alman bakmıyor. Gazze’de ölen 80’den fazla gazeteciden hiçbiri Türk değildi.

GAZZE’DE OFİS DİYE BİR ŞEY YOK

* Gazze’de kaç AA çalışanı var?

Gazze’de 8 çalışanımız var ama çok güçlü bir serbest haberci ağımız da var.

* İsrail, Mayıs 2019’da yine Gazze’yi bombalarken AA ofisinin bulunduğu binayı da vurmuştu…

Evet. Ofisi değiştirmek zorunda kaldık. Bizden başka vurulan ofisler de oldu.

* O ofisi hala kullanabiliyor musunuz?

Yok, yerle yeksan oldu. Arkadaşlarımıza çıkmaları için telefon gelmişti. Birkaç dakika kala çıkabildiler. Şu anki ofis de kuzeyde olduğu için hedef. Arkadaşlarımız Gazze’nin farklı taraflarına dağılmak zorunda kaldı.

* Ofisiniz şu an boş öyleyse…

Gazze’deki bütün gazeteciler internetin olduğu, güvenli gördükleri yerdeler. Şu an Gazze’de ofiste durmak diye bir şey yok. Herkes güneye sürüldü. İsrail, kuzeyde beyaz bayrak sallamalarına rağmen 3 İsrailli esiri öldürdü. Kuzeyde hareket eden her şey hedef.

ÖLDÜĞÜ GÜNE KADAR HABER YAPTI

* İnternet, elektrik kesiliyor. Gazze’deki ekibinizle nasıl irtibat kuruyorsunuz? Fotoğraf, video, haber geçebiliyorlar mı?

İnternetin elverdiği ölçüde. Kullandıkları jeneratörlere kadar tüm imkanları sonuna kadar zorlayıp, fotoğraf ve video akışının kesilmemesine çalışıyorlar. Zaman zaman telekomünikasyonun tamamen koptuğu anlar oldu. Bunun dışında irtibatımız kesilmedi. Hatta Muntasır (es-Savvaf) öldürüldüğü güne kadar kuzeyden fotoğraf, video ve haber geçmeye devam etti. Hastanelere girdi, doktorlara, hastalara mikrofon uzattı. Ama maalesef haberini yaptığı insanları hedef alan bombalarla hayatını kaybetti.

MESLEĞİ BIRAKMAYI HİÇ DÜŞÜNMEDİ

* Muntasır es-Savvaf daha önce de yaralanmış. Yaralıyken “Son nefesime kadar mesleğimi yapacağım” dediğini okumuştum…

Mesleğini bırakmayı hiç düşünmedi. Annesini, babasını kardeşlerinden bazılarını kaybetti, kendisi yüzünden yaralandı. Ama çalışmaya devam etti. 1-2 hafta sonra da vefat haberini aldık.

* Başınız sağ olsun…

Çok öz veriliydi, hayat doluydu. Gazze’yi, Filistin’i çok seven, mesleğini çok seven ve karşılıksız dostluklar kuran biriydi. 10 yılı aşkındır tanıyordum. Gazze’ye her gittiğimde evine de misafir olurdum. Annesi balık sofrası kurardı.

* Gerçekten zor… Arkadaşınızı kaybediyorsunuz. Üzülüyorsunuz, yakınlarını teselli ediyorsunuz. Ama diğer taraftan habere koşmanız gerekir…

Ben Muntasır’ın evine çok kez gitmişimdir. Gazze sokaklarında sabah saat 4-5’lere kadar yürüdük, gezdik, sohbet ettik. Böyle bir dostluğumuz var. Küçük kızı Sara’yı kucağıma alıp severdim. Babasına çok düşkündü. Kendi kızınız gözünüzün önüne geliyor. Muntasır’ın öldürüldüğünü duyduğumda ilk tepkim “Eyvah, Muntasır öldü! Sara ne olacak!” oldu.

GAZZE’DEKİ BÜTÜN ÇALIŞANLARIMIZ FİLİSTİNLİ

* 7 Ekim’den sonra hiç Gazze’ye girebildiniz mi?

7 Ekim’den sonra kimseyi almıyorlar. Sadece İsrail ordusuna embedded olarak girip belirli noktalarda çekim yapabiliyorsunuz. İzin verdiği kadarını yayınlıyorsunuz. Gazze’de bizim zaten güçlü bir ekibimiz olduğu için yaşananları dünyaya en iyi duyuran ajans olduk.

* Gazze’deki ekibinizin tamamı Filistinli mi?

Evet. İsrail 2014’te saldırdığında dışarıdan gazetecilerin Gazze’ye girmesine izin vermişti. AA’dan Türk gazeteciler de Gazze’ye girebilmişti. Son savaşta kimsenin girişine izin verilmedi.

* Gazze’de ekipleri bulunan hatta çalışanları İsrail saldırısında ölen bazı yayın kuruluşları olan biteni tam yansıtmıyor ya da fotoğrafın bütününü göstermiyor. Kendilerini sansürlüyorlar mı?

Takdiri size bırakıyorum. Zaten dünya kamuoyunda ana akım medyaya büyük eleştiri var. 80’i geçti öldürülen gazeteci sayısı.

* Daha önce hiçbir savaşta, çatışmada bu kadar gazeteci öldürüldüğünü, gazetecilerin bu kadar hedef olduğunu hatırlamıyorum. Dünyanın tepkisini yeterli buluyor musunuz?

Öldürülen gazeteci sayısı Vietnam ve 2. Dünya Savaşı’nda öldürülen gazeteci sayısını geçti. Uluslararası toplumun, hukukun sivil ölümlerine izin vermemesi gerekiyor. Ama mesela Reuters kameramanı İssam, Lübnan’da öldürüldü. Beyaz Saray ve İsrail, savaşta olur gibisinden trajikomik açıklama yaptılar.

* Yıllarca Kudüs’te gazetecilik yaptınız. 7 Ekim’in sinyalleri var mıydı?

Hayır.

KOMŞUMU DİRİ DİRİ YAKTILAR

* Ne zaman başladınız Filistin’de göreve?

1 Haziran 2014’te. Bir ay sonra 17 yaşında Muhammed isimli bir delikanlı diri diri yakıldı. Doğu Kudüs’teki Şuafat mahallesinde oturuyordum. Komşumdu. Ev sahibi sabah saat 6’da kapımı çalıp haber verdi. Yahudi yerleşimciler caminin önünden kaçırmış. Hemen evine koştum. İlk giden bendim. Sonra Kudüs intifadası diye adlandırılan olaylar yaşandı. İsrail Gazze’ye karadan girdi. Geldiğim günden bu yana olayların durduğuna hiç tanık olmadım.

* 9 yıldır buradasınız. Bu kadar acı, ölüm ve hukuksuzluk gördükten sonra aynı insan olarak kalamamışsınızdır. Nasıl değiştiniz?

Siz de gazetecisiniz bilirsiniz. Acılara birinci elden tanık olduğunuz zaman psikolojik olarak daha fazla yoruluyorsunuz. Yoksa gazeteci, mühendis, öğretmen, inşaat işçisi olmanız fark etmiyor. Hepimiz insanız, acılar karşısında aynı hüzünleri yaşıyoruz.

* Tabii ki öyle… Ama insan bunaldığında televizyonu kapatır, gazeteyi okumaz. Siz ise hep olay yerindesiniz.

Evet, elbette. Mesela Kudüs Ofis şefimiz Enes Canlı, Gazze’deki arkadaşlarla birebir irtibatta. Gerçekten zor bir görev ifa ediyor. Oradaki arkadaşları haber, fotoğraf için de aramak durumunda, sağlık durumlarıyla ilgili olarak da… Kolay değil.

Kudüs’te plastik mermi Batı Şeria’da kurşun Gazze’de bomba

* Gazze’deki gazeteciler işgali, zulmü duyurabildikleri için gazeteciliği sadece bir meslek olarak değil vatanseverliğin gereği olarak da görüyorlar diye düşünüyorum. Çünkü tehlikeye atılmanın da bir sınırı vardır…

Burada 2014 savaşına tanık oldum, 3 binden fazla Filistinli öldürüldü. O zaman da hayatını kaybeden gazeteciler oldu. 2021’de büyük bir savaş oldu. Burada gazetecilik yapacakların tehlikeyi göze almaktan başka çaresi yok. Ya da işi bırakacaklar. Aslolan gazetecilerin, hastanelerin, okulların hedef alınmaması. Kameramanımız Hişam Ebu Şakra, Batı Şeria’da bacağından vurulmuştu birkaç yıl önce.

* Siz de bir ara yaralandınız…

Ben plastik mermiyle yaralandım. Çok önemli değildi. İki kez yaralandım. Birinde bir kurşun geldi bacağıma. Diğerinde baldırıma ve bacağıma iki kurşun isabet etti. Kudüs’te… Burada böyle oluyor, plastik mermiyle… Batı Şeria’da gerçek mermiyle yaralanıyor gazeteciler. Ebu Şakra’nın Beytüllahim’de mülteci kampına yapılan baskında yaralandığı gibi… Gazze’deyse doğrudan bombalarla ölüyor gazeteciler, arkadaşımız Muntasır es Savvaf gibi. Ama size şunu söyleyeyim. Bizim derdimiz bu kötü-bu iyi demek de değil. Var olanı, olduğu gibi dünyaya duyurmak. Bir örnek vereyim. Hamas bebeklerin başını kesti diye haber yayılınca kanımız dondu. Ajanstan yöneticilerimizin de yönlendirmesiyle hemen İsrail ordu sözcüsünü aradım. “Varsa biz de haberini yapacağız” dedim. “Hayır, elimizde Hamas’ın bebeklerin başını kestiğine dair bilgi ya da delil yok” dedi.

* Ama bu çok hızlı yayılan bir yalan oldu…

Hızlı yayıldığı kadar da hızlı yalanlandı. Ajans olarak tweet attık. İngilizcesi milyonlarca kişiye ulaştı 1 saat içinde. Dünya bunu konuşmaya başladı. O refleksi göstererek haberi yalanlamış olduk. Doğru bilgiyi aktarmak çok kıymetli. Dünyada yüz milyonlarca insan hukuksuzluğa, işgale karşı çıkmak için sokaklara döküldü. Doğru bilgiye ulaşamasalardı bu olmazdı. Basın olarak sorumluluğumuz büyük. Sosyal medya da büyük işlev görüyor.

* Var olanı yansıtıyorsunuz tabii ki ama var olan bir vahşet…

İnanın bizim adını koymamıza gerek yok. Biz burada olanın fotoğrafını doğru şekilde çektiğinizde dünya kamuoyu takdir edecektir yaşananın ne olduğunu.

Netanyahu karşıtları da savaşı destekliyor

* İsrail’de yönetimi gayrimeşru görüp Başbakan’a terörist diyen gazeteciler var. Diğer taraftan gazeteciler kolaylıkla öldürülüyor, canlı yayında tartaklanıyorlar. Polis ya da asker hesap vermiyor. Bu çelişkiyi anlamlandırmakta zorlanıyorum. Nasıl bir atmosfer var?

İsrail toplumunda işgale, Filistin’deki haksızlıklara karşı çıkanlar var ama sayıları az. Hava kuvvetlerinden istifa eden pilot yüzbaşı Yonatan Shapira’ya “Sizin gibi düşünen kaç kişi var” diye sormuştum. Birkaç yüz imza toplayabildik, demişti. Geçen hafta savaş karşıtları Tel Aviv’de gösteri düzenledi. 90-100 kadar kişiydiler. Netanyahu’ya karşı olabilir, hapse atılmasını isteyebilirler ama bu onların savaşa karşı çıktığı anlamına gelmiyor. Netanyahu karşıtı gösteride kiminle konuştuysam savaşı destekliyordu. İsrail’de, Filistin konusunda herkes şahin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir